Eskiden bir türlü pişmek bilmeyen tavuklar, onların sayesinde neredeyse pişmiş olarak masamıza geliyor, hem de hayvansal proteinlerin en ucuzu olarak . Biz tüketiciler, son on yılda onların yaptıklarından çok memnunuz, ya onlar bizden memnunlar mı ?
Son 50 yılda teknolojinin desteğiyle tüm dünyada yükselen tavukçuluk sektörü, Türkiye’de 2000 yılı hariç her yıl düzenli bir biçimde ortalama %14 oranında büyüyor. Buna karşılık beklenen büyüklüğünün henüz yarısına ulaşmış durumda. Yani hala %100 büyüme fırsatına sahip. Bu alanın en büyüğü durumundaki CP tavukçuluğun yabancı şirket olduğu göz önüne alınırsa, tavukçuluk sektörünün hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için cazibesini koruduğu açık.
Bunun yanısıra tavukçuluk sektörü gerek üretim aşamasında gerekse dağıtım aşamasında yerel KOBİ’lere ihtiyaç duyuyor. Çünkü tavuk hem çok kısa sürede büyüyor hem de hızla tüketiliyor. Bu hıza ancak yerel KOBİ’lerin desteğiyle ulaşabiliyor. Bu açıdan bakıldığında da sektörün ekonomik ve sosyal etki alanı neredeyse o bölgenin tüm halkı. Örneğin Bandırma’nın ilerlemesinde yöredeki tavuk firmalarının katkısı çok büyük. Bolu ise bu konuda yara alan bölgelerimizden.
Türk toplumunun “Mangal” merakı üreticileri ileri işlenmiş ürünlere yönlendirdi.
Tavuk tüketiminin bahar ve yaz aylarında artması, Türk toplumunun “mangal” konusuna verdiği önemin en güzel göstergelerinden. Almanya’da otel odasında mangal yakılmasının gazetelere yansımasıyla, mangalın hayatımızdaki önemini bir kez daha anlamıştık. Ancak bunun tavukçuluk sektörü için önemli bir üretim sorunu oluşturduğunu çoğu kişi bilmez.
Mangal sevdamız, tavuk fiyatlarını yazın yükseltir, kışın düşürür. Maliyetlerini karşılayamayan üreticiler ise stokların yükselmesiyle birlikte zararına satışlar yaparlar. Son iki yıldır ortalama aynı fiyatlarla aldığımız tavukların üreticileri, bir de ramazanda butu, mangalda kanadı tercih etmemiz nedeniyle sürekli elinde kalan tavuğun diğer kısımlarını ne yapacağını düşünür.
Tüketicilerin zamana dayalı tercih farklılıkları, sürekli dalgalanan fiyatlar ve çok fazla değişkene bağlı olarak denetlenemeyen üretim, üretici firmaları ileri işlenmiş ürünlere yönlendirdi. Eskiden bütün ya da parçalanmış olarak aldığımız tavukları, son bir kaç yıldır köfte, hamburger, sosis gibi farklı formlarda edinir olduk. Saklama süresi daha uzun, katma değeri daha yüksek olduğu için bu ürünlerin karlılıkları da daha yüksek.
Özellikle çalışan ve şehirli tüketiciler tarafından tercih edilen bu ürünler, henüz kırsal kesimin tüketim alışkanlıkları arasında değil. İleri işlenmiş ürünlerde tanınmış markalar sağlık ve güvenlik nedeniyle daha çok tercih ediliyor. Bu nedenle markalaşmış ürünlerin bu pazardaki şansı daha yüksek.
Tüketiciler 2002 yılında tavuk döneri, 2003 yılında ise tavuk sosisi tercih etti. 2004 yılında yeni sürprizleri bekleyin.
İleri işlenmiş ürünler büyük üreticilerden başlayarak giderek yaygınlaşıyor. Çoğu tavuk üreticisi, daha çok ileri işlenmiş ürün üretebilmek için 2004 yılında da ileri işlem tesislerine yatırım yapmaya devam edecek. Yatırımların altında yatan en büyük neden, devletin desteği ile yurt dışı pazarlara açılmak yani ihracat. AB yetkilileri tarafından Eylül 2003’de denetlenen üretici firmalar 2004 yılından umutlu.
2002 yılının en çok tercih edilen ileri işlenmiş ürünü tavuk döner oldu. Bunda krizden etkilenen orta sınıfın, çocuklarına evde lokanta ortamı yaratma isteğinin katkısı büyük oldu. 2003 yılında ise tavuk sosis en çok tercih edilen ürünler arasında. Sosis düşkünlerinin ardarda yayınlanan sağlık kitaplarından etkilenmesi ile satış sonuçları arasında doğrudan bir ilişki var gibi duruyor. Bu akımın 2004 yılında da devam edeceği yağ oranı düşük şarküteri ürünleri ve çocuklar için geliştirilmiş ürünlerde artış olması öngörülüyor.
Önümüzdeki günlerde, ileri işlenmiş yeni bir çok ürünün daha raflarda yerini alacağı açık. Çünkü hızla taklit edilen büyükler, kendisine yeni yetki ve kar alanları yaratmak zorunda. Küçük üreticiler ise, ileri işlenmiş ürünlere yönelen büyük firmaların bıraktığı boşluğu doldurmak üzere, bütün ve parça tavuk pazarından pay almak için büyük bir çaba harcıyor. Yatırımlarındaki artışa bakarak bunda da başarılı oldukları söylenebilir. Küçük üreticilerin, büyükleri izlemek yerine, elde ettiği geliri rekabetin az olduğu daha farklı alanlara kaydırması şirket ömürlerini uzatacak en iyi yol olarak duruyor. Aksi durumda tavukçuluk sektörünün 2000 yılında yaşadığı sıkıntıyı aynen yaşayabiliriz.
İleri işlenmiş ürünlerin önündeki en büyük engel ise kültürel alışkanlıklar ve damak zevki. Hayvansal protein olarak balığı ya da kırmızı eti tercih eden bölgeler, tavuğa biraz uzak duruyor. Üretici firmaların bu bölgelerin mutfak kültürü ile tavuk etini bütünleştiren yeni yemek tarifleri üretmesi gerek. Bu konuda yapılan çalışmalar reklam desteğinin azlığı nedeniyle yeterli etkiyi yapamıyor.
Tavuk tüketiminin artırılması için, üreticilerin birleşip akıllıca tasarlanmış ortak reklam kampanyaları yürütmeleri, bu sorunun çözülmesinde önemli bir adım olacaktır. Sahada yaşanan kıyasıya rekabet, sanırım ortak çıkarlar doğrultusunda hareket edilmesindeki en büyük engel.
Kümesler : 25.000 tavuğa bakarak ayda iki milyar gelir elde edebilirsiniz.
Tavukların yetiştirildiği kümeslerin çoğunluğu yerel kişilere ait. Tavuklar üretici firma tarafından civciv olarak kümeslere yollanıyor ve yaklaşık iki ay kümes sahibi tarafından bakılıyor. İki ayın sonunda üretici firma kesilmek üzere tavukları geri alıyor. Kümesler adeta tavuk oteli gibi işletiliyor. Özellikle arazisi olan, yatırım gücü olmayan kırsal kesimdeki kişiler için cazip bir iş olanağı sunuluyor. Kırsal kesimin işsizlik sorununa iyi bir çözüm olması ve şehre göcü engellemesi sektörün ülkemizin sosyal sorunlarının çözümüne sağladığı sosyal katkı. 25.000 tavuk yetiştirmek üzere tasarlanmış bir kümes iyi koşullarda aylık 2.000.000.000 TL vergi öncesi gelir elde edebiliyor. Bunun yanısıra tavukların iyi bakılmaması ya da hastalanması durumunda bir kümesteki tavukların tamamı iki gün içinde kaybedilebiliyor.
Bayiler: Çevreniz geniş, insan ilişkileriniz iyi ve satışı seviyorsanız tavuk satarak ayda dört milyar kazanabilirsiniz.
Tavuk eti, özel olarak soğutulmuş ortamlarda dağıtılması ve hızla satılması gereken bir ürün olduğu için üretici firmalar genellikle bayiler aracılığıyla satış yapmayı tercih ediyorlar. Çoğunun kendi araç filosu bayilerinin araç toplamından daha küçük. Bu nedenle genellikle kendi yöresinde güçlü ilişkileri olan ve ticari yeteneği yüksek kişileri bayii olarak seçiyorlar. Bayiler ürünleri %10 ile %30 arasında kar marjlarıyla alıp satıyorlar. Beş araçlık bir satış filosu, verimli bir satış tekniğiyle ayda 4.000.000.000.-Tl vergi öncesi gelir elde edebiliyor. Bunun yanısıra araç yatırımlarının pahalı olması, tahsilatta karşılaşılan güçlükler ve satış elemanlarının çok hızlı değişmesi, bayilerin en sık karşılaştığı sorunlar.
Hangi bölgede bayi olacağınıza karar vermek için, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 2002 verilerinden derlediğimiz bilgilere dayanarak hazırladığımız aşağıdaki satırları okuyun deriz.
2002 yılında en ucuz tavuğu Kütahya ve Rize’liler yedi.
2002 yılında tavuk etinin kilosu ortalama 2.766.000.-TL’dan satıldı. Buna rağmen Kütahya ve Rize’liler tavuğun kilosunu 2.300.000.-TL’den yedi. Acaba bunun nedeni ne olabilir diye araştırdığımızda her iki ilimizin de en belirgin ortak özellikleri, çalışan nüfusun çoğunun devlet sektöründe çalışıyor olması ve yemek yeme alışkanlıkları.
Kütahya’lılar hamur işlerini ve kırmızı eti yemeyi çok seviyorlar. 2002 yılında kırmızı et için Türkiye ortalamasının üzerinde bir bedel ödemişler. Oysa tavuğu da menülerine alsalar mutfak giderleri düşecekti. Bunun yanısıra Kütahya’da tavuk dağıtıcıları arasında kıyasıya bir rekabet var. Öyle ki eskiden arkadaş olmalarına rağmen, iki büyük bayii birbiriyle birkaç yıldır küs.
Rize ise malum gelirinin çoğunu çaydan elde ediyor. Bu nedenle çay, hamsi ve mısır en çok tüketilen gıda maddeleri. Balık, Türkiye’nin diğer bölgelerine göre ucuz. Bu durumda Rize’lilere tavuğu sevdirecek farklı pazarlama teknikleri bulmak gerekiyor. Burada aklıma ilk gelen “tavuk koydum tavaya” diye başlayan bir türkü. Çünkü Rize’liler duygu ve düşüncelerini müzikle ifade etmeyi çok seviyor.
Batman ve Kırşehir 2002 yılında tavuğu en pahalı yiyen illerimiz.
Tavukçuların en sevdiği iller Batman ve Kırşehir olsa gerek. Onlar 3.450.000.TL ile tavuğa en yüksek bedeli ödediler. Bunun nedenlerini araştırdığımızda iki ilin durumunun farklı olduğunu gördük.
Batman, yağlı et yemeklerini çok seviyor ve yemek tariflerinin arasına tavuk gireli çok olmuş. Kırmızı et Türkiye ortalamasından daha ucuza satılıyor. Ancak göreceli olarak daha ucuz olan tavuk, gelir seviyesi en düşük illerimizden biri olan Batman için tercih nedeni. Tavuk yeme keyfi, talebin yüksek olması ve üreticilere uzak olmalarının taşıma maliyetlerini yükseltmesi nedeniyle onlara pahalıya patlıyor.
Kırşehir ise bu konuda gerçekten ilginç bir durum sergiliyor. Nüfus artış oranı çok düşük olan ilimizde yaş ortalaması yüksek. Sağlık nedenleriyle tavuğu tercih ediyorlar. İyi de yaşlı ve gelir seviyesi düşük bir ilde nasıl olup da yüksek bir bedel ödüyorlar. İşte burada Almanya, Belçika, Hollanda ve Fransa’da yaşayan 30.000 genç Kırşehirli’nin ailesine yolladığı paralar imdada yetişiyor. Ben olsam Kırşehir’e vefa borcumu ödemek için ya ücretsiz sağlık taraması yapardım ya da yurtdışına uçak bileti hediye ederdim.
Son tahlilde : Tavuk sektörü okullara ve yuvalara hakettiği ilgiyi göstermeli.
Tavuk sektörü zincir marketler ve kasaplar arasında kıyasıya rekabeti sürdürürken önemli bir pazarı toptancılara, özellikle de kurumsallaşmış toptancılara kaptırmış gözüküyor: Okullar ve Çocuk Yuvaları.
Okullar ve çocuk yuvaları giderek artan bir biçimde kendi yemeklerini kendi mutfaklarında yapmaya başladılar. Onlar için eğitim gibi yemek de bir rekabet unsuru. Ancak bu gelişme tavuk üreticileri tarafından yakından takip edilmiyor gibi duruyor. Çünkü çoğu bu ürünü raftan alıyor.
Özellikle tavuk kıyması ile yapılan köfteler, yumuşak ve lezzetli olduğu için çocuklar tarafından çok seviliyor.
Elli öğrencili bir çocuk yuvasının aylık mutfak masrafı yedi ile on iki milyar TL arasında değişiyor. Bence tavuk bayilerinin gözardı etmemesi gereken bir pazar.
Bol alışverişli günler dilerim. Sağlıcakla kalın...