Toplayıcı toplumdan, bilgi toplumuna bizi taşıyan, sağlığımızın önemli destekçilerinden biri : KURUYEMİŞ

Merhaba,

Belki de insanın anne sütünden sonra tanıştığı, ilk yiyeceklerden biri kuruyemiş.

Atalarımız toplayıcı toplum olarak henüz mağaralarda yaşarken, bu yiyecekleri keşfetmiş olmalı. Henüz ateşin bulunmadığı dönemlerde pişirmeden de yenilebilen, üstüne üstlük saklama süresi uzun olan kuruyemiş, herhalde zamanının en değerli yiyeceklerinden biriydi. Düşünsenize kar altında kalmış bir mağara adamı ne yer ne içer ? Eğer sakladığı biraz fındığı varsa yaşam savaşında bir kaç günlük zaman kazanmış demektir. Hele kurutulmuş üzümü varsa biraz da ısınacak demektir.

Kuruyemiş, sadece karın doyurmakla kalmıyor, her biri adeta bir ecza deposu. Doğal ilaçlara meraklı biri olarak, çoğu şeyi bildiğimi sanırdım. Bu araştırmayı yaparken şaşırdım. Bilmediğim ne çok şey varmış. Örneğin fındık yağının tıbbi aparatların sterilizasyonunda kullanıldığını ilk defa duydum.

Benim çocukluğumda yazlık sinema demek; “çekirdek”, İstanbul’luların deyimiyle “ayçekirdeği” demekti. Arka arkaya seyredilen iki filmin sonunda, ışıklar açıldığında hep utanmışımdır. Çünkü ayaklarımız kabuklardan görülmez olurdu. Papağan Kuruyemiş’in ürettiği çöp torbalarıyla ödül alması boşuna değil. Yüzlerce yıllık, kabuk sorununa ciddi bir çözüm bulmuşlar. Temizlikten sorumlu kişilerin de dualarını aldıklarından eminim.

Çocukluğum; havanda döğülen leblebi tozuyla konuşmaya çalışmak, cevizle oynanan misket, Bodrum’un en bilinen simalarından biri olan Fıstıkçı Ali’nin elinde sepetiyle oynadığı Çökertme, ramazanda içilen üzüm hoşafları, bademli domates reçeli ve daha nice kuruyemiş anılarıyla dolu. Bugün çoğu yok artık. Leblebi şekerini en son ne zaman yediniz ?

Kendi çocuklarıma baktığımda; onlar cips, kola ve çikolata reklamından çok etkilenmiş görünüyorlar. Seçim şansı verildiğinde ilk seçtikleri bunlar. Gıda konusunda titizlendiğimiz için, bizim evde film demek kuruyemiş demek. Sehpa çerezle donatılmadan film seyretmeye başlamıyoruz. Dikkat edilmezse kilo yaptığı doğru, buna karşın yeterli tüketim de sizi vitamin ve mineral aramaktan kurtarıyor.

Kuruyemiş pazarıyla MERLİN’in tanışması, PRENSES gıda aracılığıyla oldu. 2005 yılında arkadaşlarımızın yaptığı ziyarette, bizim kurduğumuz sistem sayesinde hem satışlarının hem de müşteri güvenlerinin artığını söyleyip teşekkür ettiler. Bunun üzerine başka bir şey söylemek istemiyorum.

Türkiye bir kuruyemiş cenneti, pazara baktığımızda cennetin rehavetine fazla kapıldığımızı görüyorum. Hammadde üreticisi olmaktan, katma değerli ürün yaratıcısı haline geldiğimizde, her şey çok daha güzel olacak.

Kuruyemiş yiyin, sağlıklı kalın...
Melek BAR ELMAS
22 Şubat 2006


Kuruyemiş konusunda çok fazla bilgi ve kurum var. Bununla birlikte aşağıdaki adresler bu bilgilere toptan erişmeniz için yeterli:

Fındık Tanıtım Grubu
http://www.ftg.org.tr

Karadeniz İhracatçı Birliği
http://www.kib.org.tr/

TARİŞ
http://www.taris.com.tr