Statü Endişesi
Kitap Tanıtımı : "Statü Endişesi" isimli kitabı Melek BAR ELMAS tanıttı. (20 Mart 2006)
Adı : Statü Endişesi
Yazar : Alain de Botton
Niçin Okuyasınız ?
Sizler de benim gibi, gazete sayfalarında ya da TV karşısında kaygı duyuyorsanız, insanların somurtkan hallerine üzülüyorsanız, bu kitabı mutlaka okuyun derim.
Bu tür kitapların aksine kitabın tercümesi çok başarılı ve içerik iyi düzenlenmiş. Yorumlar zekice yapılmış, okuması kolay ve eğlenceli.
Kitabın tek sorunu çok Avrupalı oluşu. İnsana “iyi de dünyada başkaları da var” dedirtecek kadar yerel.
Kitaba Dair…
Bu kitabı PR ajansımızla yaptığımız ve MindWORKS ismini tartıştığımız bir toplantıda tavsiye etmişlerdi. Kitabı edineli çok oldu. “PİŞTİ” programının ilkini seyrederken, kitabı okumaya karar verdim.
Ne zaman AB’de bir yerlere gitsem, şehirlerin soğuk duruşu, insanların yalnızlığı etkiler beni, memletime dönmek için can atarım. Statü Endişesi’ni okurken Avrupalı’ların neden böyle olduklarını daha iyi anladım.
Kitap, Avrupa’daki statü kavramınının tarihsel gelişimini ve ortaya çıkan çözüm yollarını iyi incelemiş. Avrupa’lı gözlüğüyle bakıldığı için, sorunun insanlık boyutundaki durumu belirsiz, çözümler cevapsız kalıyor.
Statü konusunu işleyen birinin, Avrupa dışındaki dünyaya sırtını dönmesi, Çanakkale’yi Yunanistan’da sanıyor olması, zaman zaman insanı sinirlendirse de, iyi bir inceleme…
Kitapta Beni Etkileyen Satırlar…
“Belki de snopluğun ardında histerik bir korku yatmaktadır. Kendi duruşundan emin olan kişilerin etrafındakileri aşağılamak gibi huyları yoktur. Kendini beğenmişlik ve kibrin asıl nedeni derin bir korkudur. Eğer bir kişi, etrafındaki insanlara aslında onun arkadaşlığına layık olmadıklarını hissettiriyorsa bu işin içinde bir aşağılık kompleksi olsa gerek.” (Sayfa: 31)
“Modern dünyada, geçmişe göre gelirimiz daha fazlaymış gibi görünebilir; ancak modernitenin getirdiği zenginlik yalnızca görüntüdedir. Aslında artık daha fakiriz; çünkü beklentilerimiz fena halde tetiklenmiş, paramızın yettiğiyle elde edebileceklerimiz arasında derin bir uçurum oluşmuştur. Olduğumuzla ‘aslında olabileceğimiz’ kişi arasında dağlar kadar fark vardır artık. Modern toplumlar, yabanıl bir insana göre çok daha güçlü bir mahrumiyet hissiyle baş başa bırakır bizi.” (Sayfa: 73)
“Statüye dair duyduğumuz endişe ne kadar can sıkıcı olursa olsun, bu endişenin hiç var olmadığı bir yaşam düşlemek zordur. Çünkü başkalarının gözünde başarısız olacağımız ve yerin dibine batacağımız korkusu, sahip olduğumuz hırsların doğal bir sonucudur. Statü endişesi, başarılı bir yaşamla başarısız bir yaşam arasındaki farkı idrak ettiğimiz zaman ödediğimiz bedeldir.” (Sayfa: 331)
|