Ben özyaşam öykülerini okumayı severim. Çünkü onlar hayatın imbiğinden süzülmüş, uygulanabilir, gerçekçi çözümleri ve hataları içerir. Öğrenmeyi hızlandırır.
Kitap bana Meltem Kurtsan’dan geldi. Niyazi Bey’i tanımış; O’nun yaşam dolu, sıcak ve mütavazi kişiliğini çok sevmiş biri olarak, hemen okumaya başladım.
Bir “Otacı”nın Öyküsü; Kurtsan İlaçları’nın kurucusu Niyazi Kurtsan’ın yaşam yolculuğunun özeti. Kitap kendisi ve ailesiyle yapılan görüşmelerden hareketle, röpörtaj tarzında yazılmış. Sıcacık, çok içimizden bir başarı ve mücadele destanı.
Kitabın yazı dili, bana dağınık ve okumayı güçleştirici geldi. ‘Böyle güzel bir yaşam öyküsü, keşke daha farklı bir kalemden çıksaydı.’ diye düşünmedim desem yalan olur.
Kitap iş hayatında sabrın, azmin ve inancın önemini çok güzel anlatıyor. Hele kararlılık konusunda, “tekneyi karaya oturtmak” gibi öyle hoş anılar var ki, okurken aynı heyecanı yaşıyorsunuz.
Beni en çok etkileyen kısım ise; Niyazi Kurtsan’ın iş adamı kimliğiyle, babalık kimliğini çok güzel harmanlaması oldu. İş hayatında ve ailede liderlik; çok güzel, akılcı ve uygulanabilir yöntemlerle, insanca bir potada erimiş. Çocuklarınız varsa, bu kitabı mutlaka edinin derim. İçinde sizin de uygulamak isteyeceğiniz bir çok hoş deneyim bulacaksınız.
Kitapta Beni Etkileyen Satırlar…
“İnsan tabii ki anneden babadan bir takım özellikleri genetik olarak transfer ediyor. Aklınız da oradan geliyor. Sizi onlar eğitiyor. Tamam. Ama size hiç bir şey mi düşmüyor ? Kişisel farklılıklar olmasa, bir ailenin bütün çocuklarının aynı özellikleri ve performansı göstermesi gerekirdi. Çocuğun yaptığı başarıya da ‘bizim başarımız’ diye bakmak… Çocuklar cephesinden zor bir yaşantı çıkarıyor ortaya… Kendine güveni hırpalayıcı bir şey bu. Bir türlü kendi başarınızı giyinemiyorsunuz. Bütün yaptıklarınızı ‘sanki onların başarısı gibi size yaşatıyorlar. ‘Biz olmasaydık, siz sıfırdınız…’ Bunu çocuklara söylemek iyi bir şey değil. ”